23 Ağustos 2011 Salı

VARAN 123

Varan1: Şimdilerde sonsuzluğa doğru yolculuk yapma planım var. Oradan geride kalmışlara noel baba süslemeli kartlar göndermeyi planlıyorum.

Varan2:Oysa hiç siyasetle işim olmamıştı benim. Ne kalbim soldan atıyor diye sağımdakileri kovdum , ne sağda hayır var diye solumu sildim...

Varan1:Neyse ki uzaklar güzel yerler.

Varan3:Uyku saati gelen her genç kız rüyaya dalmadan önceki 7 dakika yaşanmış -yaşamak isteyip yaşanamamış- yıllarını düşünüyormuş... Senaryolar üretiyormuş. Keşkeleri tavan yapıyormuş..
Bazıları bu hayalleri suluyormuş... Gözlerindeki yağmur bulutlarıyla.

Uykusu gelen her gençkıza noelbabalı kartlaratıp solyanlarını sağduyumla sulayacağım...

Belki kağıttan gemiler yaparım,uçaklar,uçuşlar,kaçışlar için.. Bir deniz yolculuğunda uyumaları için...








18 Ağustos 2011 Perşembe

Yaşanmış yılların üstüne bir hikaye...

Herşeyi mahfettiğim gündü.
Arabada ilerliyorduk.
Vedalaşma anı geldiğinde durdu... Baktı gözlerime.
Yapmacık bir sarılmayla veda etmeyi planlarken; neyin var diye sordu...
-Neyim yok ki
demeyi çok istedim.
Ama ne diyeceğime karar veremeyip sustum.
Beynim bana bir çok cümleyi aynı anda söylemem için baskı uyguluyordu. Ama dudaklarım ısrarla susmayı yeğliyordu. Aslına baktığımda neden sustuğumu da anlayamıyordum. Hani olur ya insan -bir olay yaşandıktan sonra- rüya gibiydi be! der hani.. İşte ben daha yaşanmadan -rüyada gibiyim be- diyordum.
SUSKUNLUĞUMU KONTROL EDEMEDİĞİM BİR ANDAYDIM.
Oysa ki dün gece herşeyin ne kadarda güzel olduğunu düşünüyordum..
Ben düşünürken gözlerime baktı , gözlerine baktım...
Sakince gözlerini etrafta gezdirdi, bu kez arabanın dışındaki dünyayı izlemeye bıraktı gözlerini...
Sessiz düşüncelerdeydi..
Her zamanki gibi ısrarla atılmadı üzerime.
Belki o da ben gibi dün gece herşeyin ne kadar da güzel olduğunu düşünüyodu. Ve neden bir anda bana 'sus'maların geldiğini... Neden sık sık bana 'sus'maların geldiğini...

İkinci kez 'Son kez' gözlerime dayadı gözlerini... Bu sefer suskunluğu bozan ben oldum....
-Niye böyle olduğunu- her defasında niye böyle olduğumu- merak ediyorsun değil mi diye sordum...
Aslında bunu söylerken söylemlerimde kararı ben değil dilim veriyormuş gibiydi.

Baktı - bakıyordu hala neden dercesine...

Ağlamaktan ve ağlatmaktan korkuyordum. Sanırım onca zaman; sırf bu yüzden 'sus'tuktan sonra hiç açıklama yapmamış bir kaç saate hiç birşey olmamış gibi davranmaya devam etmiştim...
Ama bugün farklıydı...
Bu sefer hiç olmadığım kadar cesur ve aptaldım...

-AŞIĞIM dedim....

Bir an 'tüm sebep bu mu yani' dercesine durdu. Gözleri bana bakarak (ki hiç ayırmamıştı) gülümser gibi oldu.
-Bende sana AŞIĞIM diyecek gibi tam ağzını açtı ki...

-BİR BAŞKASINA dedim....

İşte bunu neden dediğimi o gün ve yıllar sonra hiç anlamadım...
Gizlediğim ve ömrümün sonuna kadar gizleyeceğim bir sırrı neden nefesinde huzur bulduğum adama açtığımı hiç anlamadım... Oysa ki bu gizli aşk'ta kendime sırdaş yapacağım son insan o'ydu...

Yıllar ve yollar uzaklıktaki bir aşkı hala nasıl yaşattığımı ona anlatamadım... Çünkü kalbimin ihanetinin tüm perdelerini ona açsaydım biliyorum ki yaşayamazdı...

Yıllarca; bu ihanetin nasıl olduğunu merak ettiğini ve bu soru işaretleri ile beynini kemirdiğini adım gibi biliyorum...

O gün;
Bu kadar doğruculuk oyunu yeter dediğimi hatırlıyorum... Küçükken oynadığımız doğruluk mu cesaret mi oyunu geldi aklıma... Bugün ben oyunun kurallarını yıkıp ikisinde, hem doğruluğu, hem cesareti seçmiştim...

Ama şimdi bir şeylerin bugünden sonra eskisi gibi olmayacağını -yıllarımı verdiğim adamı artık bulamayacağımı- anladığımda ; 'daha az acıtacağını düşünerek' küçük yalanlar söyledim.... Aldatılmışlığın damakta bıraktığı kekremsi tadı biraz daha yumuşatmaktı amacım..
Son veda'ydı..

Belkide eski bir alışkanlığımı terk ediyordum bugün... O'nu terk ediyordum...

Aşık olduğumu, neden karşı gelemediğimi bilmediğimi, pişman olduğumu (ki o daha az acısın diye söyledim) , sanırım artık beni istemeyeceğini, hayatımda o adamın yada bir başkasının asla olmayacağını, kendimi affetmeyeceğimi (bu da kesinlikle yukardaki parantez içiyle aynı sebepten söylenmiştir) , onu hep seveceğimi, hoşça'kalmasını söyleyerek arabayı ve onu sonsuza dek terk ettim...

Ağladığını biliyordum... Ağladığımı biliyordum...
Neden bugün, böyle bir şey yaptığım dışında her şeyi biliyordum...

Yıllar sonra bile hep bugüne gittim. Senaryoyu zihnimde değiştirip her defasında farklı farklı oynadım... 'Şöyle diyebilirdim, şunu yapabilirdim, aşktan ölebilirdim, böyle olsaydı bunların hiçbiri olmazdı, niye o anda cevap vermedim, bunu söyleyebilirdim' gibi ufak değişikler yaparak, hayatımın dönüm noktası olan bu olayla kavga edip durdum....

Beni arkadaşlara sorduğunu duydum. Kendini kaybettiğini, çok ağladığını, hep ağladığını, intihar edip başarılı olamadığını, yıllarca unutamadığını, kaç sevgili değiştirip hepsine benim adımla hitap ettiğini, yapma gülücüklerle zamanı geçirmeye çalıştığını vb. vb. vb.

Sonra evlendi.
Kızı oldu.
-Adı mı?

Benimkini koymadı tabi ki.

Zaten öyle şeyler kitaplarda , şarkılarda, filmlerde olur. Ama adını koysaydı onunki ölümsüz aşk olurdu... Hepinizin kahramanı olurdu...
Ben de bu aşk'ı bile katledebilen KADIN...







7 Ağustos 2011 Pazar

Dün gece yaşananlar. 'Şizofren Kızın Günlüğü 3'

Şimdi yani gecenin bu saatinde ayaklarım uyuşarak yazıyordum yazılarımı.
Aklımda niye kendimi ifşa ettiğimin soruları kol geziyor, bir yandan ayyuka çıkmanın önlenilemez bir şekilde hazzı kol geziyordu tüm hücrelerimde.
Bitmek bilmez bir kitapla boğuşuyordum şu sıralar. Ve her kelimesinden boğulduğumu hissettiğim cümleleri görüyordum karşımda.
Kaçmak isteyip kaçamayan küçük karıncalar gibiydim yine dün gece.
Olur olmaz şeylere korkuyor, uykusuzluğumu yatağımın altına mesken kurmuş böceklerle paylaşıyordum..
Olmadık anlarda tuvaletim geliyordu.
İşte yine karıncalar.
Her yanı sarmışlardı .

Onlara benziyordum. Onlar gibi siyah -saçlarım- vardı. Siyah gözlerim nitekim. Ve esmer vücudum...
Sarışınlardan nefret ettiğim kadar etmemiştim kimseden nefret..

Hepsi Dün Gece Yaşandı Bunların.

Sen bilmezsin sen okumazsın sen düşlemezsin bunları..
Biliyorum virgül koymadım son cümleme.
Zaten ayırmak istememiştim hiçbir kelimenin ardını. Tıpkı sen ve beni AYIRMAK istemediğim gibi...
Bir iyi geceler Nida'sı yaktım Tüm evrene...
Tamda dün gece...
Hayalperestliğim bana ait.
Ben ise uykudayım...

Olabildiğince karanlıkta - kaçıyorum... -


ŞİMDİ...1

Şimdi; her söz, her yol ona çıkıyordu...