15 Kasım 2011 Salı

Dinlenecek,,

Dinlemelisin.
Manga-Beni unutma...


Onur Ünlü'den.

Kalitemi kokuyor o ?

Bir Onur Ünlü filmi daha!
"Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi 18 Kasım’da size yakın bir sinemada. "
demiş Samed Karagöz....
Hadi hayırlısı ... izleriz artık...






Bilmemkaç!

İnsan böyle yazılar görünce okumak istiyor, hmm pardon yazmak...
Yazmak diyecektim işte. Tamda 12'den vurmak gibi bir şey..
Kalite kokacak yazdıkların.
Güzel yazılar okudum, ondan bahsediyorum anla işte! Afili filintalar deniyor az öncekine, google.com'dan girince...
Bu aralar haberleri takip etmeye başladım. Meğer; 'etkileniyorum o yüzden televizyon falan izlemeyeceğim' derken ne kadar provokatör haberleri kaçırmışım. Birbirlerini kötülemek için sahte yüzlerle röportaj yapanları mı ararsın, acıtasyon ile millete yaranmaya çalışanlarımı ararsın. Gündemi böyle boktan şeylerle takip ettim diye sevinen bizim gibileri mi ararsın. Ne ararsan buldum, hissettim işte. Ama işin garip tarafı bağımlılık yapıyor bide bunlar. İzledikçe 'acaba şimdi ne çıkacak' diye, sanki 'at yarışında kim öne geçecek' diye düşünüyormuş gibi ekrana yapışıyorsun. Aaa! ardından bir bakıyorsun, hep reklamını gördüğün ama bir türlü izleyemediğin dizinin 11 dk 52 sn. sonra başlayacağı alt yazısını görüyor ve hadi bu kadar gelmişken birde onu izleyip de kalkayım diyorsun. 36bilmemkaç reklamın girdiği o saçma sapan diziyi, çekirdek çitleterek izlerken buluyorsun kendini. Sonra bakıyorsun saat bilmemkaç olmuş. Uykun gelmemiş. Zaten hiçbir akşam uykun gelmez senin.
Sabah sürüne sürüne 'bu akşam valla erkenden yatacağım' diye kalkıp, akşam olunca da asla yatamayız.
İşte böyle gecenin bilmemkaçında sızmış olarak bulunuyorsun koltukta.

Saatini kurmayı unutmadıysan iyisin yine..
Ya unuttuysan!
Allah kurtarsın kardeş...

2 Kasım 2011 Çarşamba

Tarihlerden bugün..

Seni seviyorum diyememiştim telefonu kapatırken,
Halbuki bunu bekliyordu.. 
Benimde içim acıyordu işte. Hem seni seviyorum diyemeyip hemde onu yanımda taşımak, her geçen gün ikimiz arasına yeni bir ip daha dolamak, çözmek istesek de çözemeyeceğimiz , kurtulması mümkün olmayacak düğümler atmak.. İşte böyleydi. Bağırmak , çığlık atmak istiyordum aslında. Ona söylemek isteyip de her defasında içime attığım cümleleri , git gide söylenmediği için yara - yaradan da kabuğa dönüşen- bir kanamayı, çok defa açığa çıkarmak istiyordum. Ama her defasında yine aynısı oluyordu.
Kendimi susarken buluyordum...
Çoğu kez yalanlar söyleyerek sürdürdüm.
Ve bazı kez içimdeki rüzgar açığa çıkıp kendini belli etti , 'konuş' dedi , artık susma... 
Tam haykıracakken de vicdan duvarı çarptı yüzüme...
Susmak ve oyunu sürdürmek zorunda kaldım...
Biliyordum. Üzerimden yıllar geçtiğinde de, gene bunlar olacaktı..
Gene kaçmak isteyecek , kaçamayacak. Gene rüzgarlara kapılacak ama oyun oynamaya devam edecek, belki bir süre rüzgara kapısını kapatacak fakat gene özünü hatırlayacak, yinede hayaline kavuşamadan bu hayatı sonlandıracaktım...
Ve Biliyordum..
Değişen hiç bir şey olmayacaktı..

Ve tutkusunu içinde saklamış ve ruhunu damıtamadan bu hayattan geçmiş bir kadın olarak ölecektim..

(siyahbeyaz)